1960 Sonrası Cumhuriyet Dönemi’nde Hikaye
1960 Sonrası Cumhuriyet Dönemi’nde Hikaye
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren hikâyeciliğimizin öncü isimleri Memduh Şevket Esendal, Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali, Haldun Taner gibi sanatçılar olmuştur. Bu sanatçıların açtığı yollar; birçok yazarın yeni ürünleriyle çeşitlenmiş, zenginleşmiş ve hikâye sanatının nitelikli örneklerinin verilmesine zemin hazırlamıştır.
1950’lerden sonra özellikle şekil yönünden yenilikler ve tema çeşitliliği, hikâye dünyamızda büyük gelişmeler oluşturmuştur. 1960’lı yıllara gelindiğinde önceki yılların birikimine, sosyal-siyasi gelişmelere bağlı olarak Türk hikâyeciliğinde önemli gelişmeler görülür.
Bu dönemde hikâye türünde eser veren yazar sayısı artar, farklı eğilimleri yansıtan eserler kaleme alınır. Türk hikâyeciliğinde tema ve kurgu bakımından tamamıyla yenilikçi gelişmeler yaşanır. Temalar da çeşitlenir. Toplumcu gerçekçi anlayışla işçi, köy, kasaba ve şehirlerde yaşayan insanların sorunları, Almanya’ya işçi göçü gibi konular işlenir.
Bireyin iç dünyasını esas alan eserler de verilmeye devam eder. Toplumun farklı kesimlerini temsil eden kişiler üzerinde durularak daha çok bireyin çevresiyle ve toplumla olan uyumsuzluğu, bu uyumsuzluğun neden olduğu yabancılaşma ve yalnızlık duygusu üzerinde durulur. Toplumsal konular olarak da köylülerin, işçilerin kenar semt halkının sorunları sürerken, kadın-erkek ilişkilerinin cinsellik açısından ele alındığı, 27 Mayıs’ı hazırlayan olayların 12 Mart’ın öykülere yansıdığı görülüyor.
Geleneksel anlatımın dışında gelişen bir sanat anlayışı ortaya çıkmıştır. Türk hikâyeciliğinde varoluşçuluk akımı etkili olur. Hikâye yazarlarının değişmeyen ortak özellikleri, alışılagelmiş tema ve kurgulardan sıyrılarak yeni arayışlara yönelmeleridir. Yeni ifade yolları arayan ve farklı teknikleri eserlerinde kullanmaya çalışan sanatçılar, edebiyatta modernist anlayışla ürünlerini vermeye başlamışlardır.