Kelimede Anlam
Sözcükte Anlam (Sözcük Anlamı) Konu Anlatımı
Sözcükler, dilin temel yapı taşlarıdır ve anlam dünyamızı şekillendiren önemli araçlardır. Sözcüklerin oluşumu ve kullanımındaki zenginlik, dilin evrimi ve kültürel çeşitliliği yansıtır. Şimdi, sözcüklerin anlamını ele almadan önce, “Sözcük nedir?” sorusunu sorgulayarak bu dil birimine daha yakından bakalım.
Sözcük ya da kelime, çeşitli harflerin düzenli bir şekilde bir araya gelmesiyle anlam taşıyan bir birim oluşturan yapıdır. Dilin yapı taşları olarak sözcükler, iletişimde kullanıldıkları dilin özelliğini yansıtarak zengin bir anlam dünyası oluştururlar.
Sözcüklerin evrimi, dilin tarihine uzanan bir sürecin ürünüdür. Her dilde, seslerin düzenli bir sistem içinde bir araya gelmesiyle oluşan sözcükler, zamanla farklı anlam katmanlarına bürünmüştür. Ancak sözcükler, kullanıldıkları bağlam ve cümle içinde farklı anlamlar kazanabilirler.
Örnek olarak, “Bugün hava soğuk olacakmış.” cümlesindeki “soğuk” kelimesi gerçek anlamında kullanılmıştır. Ancak, “Yeni sınıfında çok soğuk karşılandı.” cümlesindeki “soğuk” sözcüğü gerçek anlamının ötesine geçmiş, yani mecazlı bir kullanım içermiştir. Bu durumda, “soğuk” kelimesi, “beklenilen ilginin gösterilmemesi” şeklinde mecazlı bir anlam kazanmıştır.
Sözcüklerin bu esnekliği, dilin zenginliğini ve ifade gücünü artırır. Anlamın, sözcüklerin kullanıldığı bağlam ve iletişim amacına göre nasıl değişebileceğini anlamak, dilin derinliklerine inmek demektir.
A. Anlam Bakımından Sözcükler
Kelimeler, dilin temel yapı taşlarıdır ve bir araya geldiklerinde güçlü iletişim araçları olan cümleleri oluştururlar. Cümleler, daha geniş bağlamları ifade eden paragrafları meydana getirirken, paragrafların birleşimi de anlamın daha derin ve kapsamlı bir şekilde aktarıldığı metinleri ortaya çıkarır. Bu bağlamda, metinlerin temelini oluşturan unsurların başında sözcükler gelir.
Sözcüklerin doğru anlaşılması, dilin etkili kullanımının temelidir. Her sözcük, kullanıldığı cümle içinde bağlamına göre farklı anlamlar alabilir. Bu nedenle, bir kelimenin taşıdığı anlamın yanı sıra, onun cümle içindeki rolünü de anlamak büyük bir önem taşır.
Dilin zenginliği, sözcüklerin esnekliğinden kaynaklanır. Bir sözcük, bir cümlede gerçek anlamını taşıdığı gibi, aynı sözcük farklı bir bağlamda kullanıldığında mecaz anlamlar da kazanabilir. Bu, iletişimde derinlik ve nuance sağlar.
Sonuç olarak, sözcüklerin kullanıldığı cümleler, cümlelerin bir araya gelmesiyle paragraflar ve paragrafların birleşimiyle metinler oluşturur. Dilin etkili bir şekilde kullanılabilmesi için sözcüklerin taşıdığı anlamların yanı sıra, bu sözcüklerin bağlam içindeki rolünün de anlaşılması gerekmektedir.
Gerçek Anlam
Bir sözcüğün yalnızca tek başına kullanıldığında tanımlanabilen anlamına “gerçek anlam” veya “temel anlam” denir. Bu temel anlam, genellikle sözcüğün ilk akla gelen ve yaygın olarak bilinen anlamını içerir. Sözlükteki tanım da genellikle bu gerçek anlamı yansıtarak kullanılır.
⇒ Uyanır uyanmaz perdeyi açıp pencereden dışa baktım.
“Perde” kelimesini duyduğumuzda aklımıza ilk olarak “pencerelerin önüne takılıp ışığın girmesini engellemeye yarayan örtü” gelir. Bu cümlede “perde” sözcüğü, gerçek anlamıyla kullanıldığından dolayı ilk akla gelen anlamı taşımaktadır.
⇒ Karabaş, bir şeyin kokusunu aldı.
(koku: Nesnelerden yayılan zerrelerin burunda uyandırdığı duygu)
⇒ Kör adama kimse yardım etmedi.
(kör: Görme engeli)
⇒ Kitaplarını boş bir kutuya yerleştirdi.
(boş: İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan)
Yan Anlam
Yan anlamda kullanılan sözcükler, gerçek anlamdan türetilmiş benzerliklere dayanır. Yani, bir varlığın adı, şekil veya işlev açısından benzerlik kurulan başka bir varlıktan alınmıştır. Ancak bu durumda önemli olan, sözcüğün gerçek anlamından tamamen kopmamış olmasıdır.
⇒ Çok zorlayınca kapının kolu kırıldı.
“Kol” kelimesinin gerçek anlamı en genel ifadeyle “insan uzvu”dur. Gövdemizin iki kenarında bulunur ve hareket ettirebiliriz. “Kapı kolu” da kapı gövdesinin iki kenarında bulunur ve hareket ettirilebilir. Bu nedenle, “kapı kolu” ifadesi, şekil ve işlev açısından insan koluyla benzerlik gösterdiği için yan anlam kazanmıştır.
Bu örnekte, “kol” kelimesinin gerçek anlamından türetilen “kapı kolu” ifadesi, şekil benzerliği üzerinden anlam kazanmıştır. Ancak bu kullanım, sözcüğün asıl anlamını tamamen unutmadan gerçekleşmiştir.
⇒ Bu kokuyu, annem de kullanır.
(koku: Güzel kokmak için kullanılan esans)
⇒ Kör makasla kumaşı kesmeye çalışıyor.
(kör: Keskinliği yeterli olmayan)
⇒ Bugün boşum, hiç işim yok.
(boş: İşi olmayan, işsiz.)
Mecaz Anlam
Kelimelerin sözlük anlamlarından uzaklaşıp başka bir anlamda kullanılması, genellikle somut kelimelerin soyutlaştırılmasıyla gerçekleşir.
⇒ Konsere gidemeyince biletlerimiz yandı.
“Yanmak” fiilini duyduğumuzda aklımıza ilk gelen anlam (yani gerçek anlam) “ateş almak, tutuşmak”tır. Ancak bu cümlede “biletlerimiz yandı” ifadesiyle “biletlerin alev aldığı” anlatılmamaktadır. Burada “yanmak” fiili, gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak mecaz anlam kazanmış ve “geçerliliğini yitirmek” anlamında kullanılmıştır.
Bu örnekte, “yanmak” fiili gerçek anlamından sıyrılarak mecaz anlam içinde kullanılmış ve biletlerin geçerliliğini kaybetme durumunu ifade etmiştir.
⇒ Ortalıkta savaş kokusu vardı.
(koku: Belirti, işaret)
⇒ Olaylara karşı kör ve sağırdır.
(kör: Duyarlılığını yitirmiş)
⇒ Boş sözlerle beni oyalamayın.
(boş: Bir işe yaramayan)
Terim Anlam
Sözcüğün spor, sanat, bilim vb. özel alanlarda kullanılan ve kazanılan anlamına terim anlam denir.
Tiyatro: Sahne, perde, kostüm…
Müzik: Nota, akor, sol anahtarı…
Coğrafya: Meridyen, ölçek, izohips, Dünya, boğaz…
Resim: Portre, palet, tuval…
Futbol: Taç, faul, gol…
* Bir sözcüğün terim olup olmadığı kullanıldığı cümleye göre değişir.
⇒ Sanatçımız, edebiyatımızın vazgeçilmez ışıklarından biridir. (Mecaz anlam)
⇒ Bugünkü dersimizde ışık konusunu işleyeceğiz. (Terim anlam)
⇒ Doğru haber veren gazeteler de var. (Gerçek anlam)
⇒ İki noktadan tek doğru geçer. (Terim anlam)
⇒ Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam)
⇒ İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim anlam)
B.Anlam İlişkisi Bakımından Sözcükler
Eş Anlamlı Sözcükler (Anlamdaşlık)
Eş anlamlı sözcükler, aynı varlığı ya da kavramı ifade eden sözcüklerdir; ancak yazılışlarında ve ses yapılarında farklılıklar bulunmaktadır. Bir dilde genellikle aynı kavrama birden fazla isim verilmez. Ancak eş anlamlı sözcüklerin oluşumu, aynı anlama gelen bir başka sözcüğün, genellikle yabancı bir dil kökenli, dilimize girmesiyle mümkün olabilir.
Bu durum, dilin zenginliğini ve esnekliğini gösterir. Yabancı dillerden gelen kelimeler, yerel dildeki eksiklikleri tamamlayabilir veya belirli nüansları ifade etmek için kullanılabilir. Eş anlamlı sözcüklerin varlığı, dilin evrimini ve kültürel etkileşimi yansıtarak dilin kullanımını zenginleştirir.
Cahil-bilgisiz
Celse-oturum
Cesur-yürekli
Cimri-pinti
Ek-ilave
Enkaz-yıkıntı
Eser-yapıt
Nasihat-öğüt
Nesil-kuşak
Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler
Eş sesli sözcükler, anlamları farklı olsa da yazılışları, yani ses yapıları birbirine benzeyen kelimelerden oluşur. Bu kelimeler, aynı şekilde telaffuz edildikleri için sesteş sözcükler olarak adlandırılır. Türkçemizde 200’den fazla sesteş sözcük bulunmaktadır.
Eş sesli sözcükler, dilin zenginliğini ve anlam oyunlarını vurgular. Bu sözcükler, aynı sesleri paylaşmalarına rağmen tamamen farklı anlamlara sahiptirler. Dilin esnekliği ve ifade gücü, bu tür eş sesli sözcüklerin varlığı ile daha da artar.
Yaş: Islaklık
Yaş: İnsanın geçirdiği her yıl
Yüz: İnsan suratı
Yüz: Sayı
Bu yoğunluktan bezdim artık. (Bıkmak)
Temizlik bezlerini kuruladım. (Kumaş)
Sıcak havayı gören denize daldı. (Suya atlama eylemi)
Ağacın dallarını budamak gerek. (Ağaç gövdesi)
Gül: Çiçek
Gül: Eylem
Ek: İlave
Ek: Yapmak eylemi
UYARI: “Boya” sözcüğü ile “Boya-” fiili arasında anlam bağlantısı kurulabildiğinden sesteş sözcükler olarak kabul edilmez. Bu tür sözcükler ortak köklü kelimeler olarak adlandırılır. Bundan başka şu sözcüklerde sesteşlik aranmaz: Savaş, barış, tat, kuru, sıva, güven, ağrı…
UYARI 2: Türkçede şapkalı ünlü “^” olarak tabir edilen sözcüklerde sesteşlik aranmaz.
Bu akşam kar yağacak.
Bu işten bizim kârımız ne olacak?
Adet -> âdet
Zıt (Karşıt) Anlamlı Sözcükler
Anlam bakımından birbirine tamamen zıt olan kelimelerin bütününe zıt anlamlı, diğer bir ifadeyle karşıt anlamlı sözcükler denilmektedir.
Zıt anlamlı kelimeler, günlük hayatımızda sıkça karşılaştığımız ve kullandığımız kelimelerdir. Zıt anlamlı sözcük örnekleri aşağıda verilmiştir. Daha fazla bilgi için “Zıt Anlamlı Kelimeler” başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.
Acı-tatlı, iyi-kötü, zengin-fakir, siyah-beyaz, aşağı-yukarı, yüksek-alçak, uzun-kısa, sıcak-soğuk, az-çok, boş-dolu…
UYARI: Sözcüklere olumsuzluk eki olan “-ma/me” getirilerek zıt anlamlı yapmak doğru değildir.
Söylemek –> Söylememek
Yukarıdaki örnekteki gibi “-ma/me” getirilerek kelimenin zıttı değil, ancak olumsuzu yapılabilir.
UYARI II: Türkçede her sözcüğün eş anlamlısı, sesteşi ya da zıt anlamlısı yoktur.
Yakın Anlamlı Sözcükler
Anlamları birbirine eşdeğer gibi görünen, ancak aralarında hafif anlam farkları bulunan kelimelere yakın anlamlı sözcükler denilmektedir.
UYARI: Eş anlamlı sözcükleri cümle içerisinde birbirinin yerine kullanabiliriz. Ancak, yakın anlamlı sözcükleri cümle içerisinde birbirinin yerine kullanmak, anlatım bozukluğuna neden olabilir.
İstemek – dilemek
Usanmak – sıkılmak
Uğraşmak – didinmek
Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması)
Bir kelimenin benzetme ilgisi veya amacı olmaksızın, başka bir sözcüğün, ismin yerine kullanılmasına mecaz-ı mürsel denilmektedir. Bir varlık anlatılmak istendiğinde direkt olarak onun ismini vermek yerine, onun bir kısmını veya başka bir özelliğini belirterek anlatmaya çalışmamız ad aktarması olarak bilinir.
Mecaz-ı mürsel yapılırken, iç-dış, parça-bütün, sanatçı-eser gibi anlam ilişkileri kurulabilir.
Örneğin; ⇒ Orhan Pamuk’u severek okurum.
Bu örnekte kastedilen yazarın kitabıdır. Ancak kitap ismi yerine yazarın ismi söylenerek mecaz-ı mürsel yapılmıştır.
⇒ Uçak Ankara’ya inmek üzere alçalmaya başlamıştı. (Ankara derken Esenboğa Havalimanı kastedilmiştir.)
⇒ Öğretmen tüm sınıfa ödev verdi. (Sınıftaki öğrencilere)
⇒ Bugün Zeki Müren dinliyorum. (Zeki Müren’in şarkılarını)
⇒ Büroyu taşımak için şirketle anlaştım. (Bürodaki eşyaları)
⇒ Bu fikrimizi dünyaya yaymalıyız. (İnsanlara)
Dolaylama
Tek sözcükle anlatılabilecek kavram ve varlıkları birden fazla sözcükle söyleme biçimine dolaylama denir.
⇒ Hayat arkadaşıyla birlikte geziye çıkmıştı. (Eşi)
⇒ Kara elmasıyla ünlü bir şehrimizdir. (Kömür)
⇒ Yavru vatanda bu hafta sonu seçim yapılacak. (Kıbrıs)
⇒ Takım bugün meşin yuvarlığı kaleye göndermeyi başaramadı. (Top)
Somut ve Soyut Anlam
Türkçe’mizde yer alan bazı sözcükler, duyu organlarımız aracılığıyla algılayabildiğimiz somut varlıkları ifade ederken, diğer kavramlar ise beş duyu organımızla doğrudan algılanamayan soyut kavramları temsil eder.
Somut sözcükler, dokunabildiğimiz, tadabildiğimiz, duyabildiğimiz varlıkların anlamlarını taşır.
⇒ Kuş, kalem, yıldız, güneş, yağmur, deniz…
Soyut sözcüklerin karşıladığı kavramlar ise beş duyu organımızla algılanamazlar. Bu kavramların varlıklarını sadece düşüncelerimiz yoluyla kavrayabiliriz.
⇒ Mutluluk, üzüntü, akıl, düşünce, dil, cesaret, umut…
Bu örneklerde, somut ve soyut sözcükler arasındaki temel fark vurgulanmış ve dilin gücüyle soyut kavramların ifade edilebildiği belirtilmiştir.
Genel ve Özel Anlamlı Kelimeler
Söylenişte tekil olmasına rağmen anlamca geniş kapsamlı olan sözcüklere genel anlamlı sözcükler; anlamca daha dar kapsamlı olan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir.
Örnekler
⇒ varlık – canlı – bitki – çiçek – papatya
GENEL . . . . . . ↔ . . . . . ÖZEL
Yukarıdaki örnekte sözcükler genelden özele doğru sıralanmıştır. Buradaki sözcüklerin en genel anlamlısı “varlık”tır, en özel anlamlısı ise “papatya”dır. Yine bu örnekte “çiçek” sözcüğü, “bitki” sözcüğüne göre daha özel anlamlıdır; “çiçek” sözcüğü, “papatya” sözcüğüne göre daha genel anlamlıdır.
Bu örnekte, genel ve özel anlamlı sözcükler arasındaki hiyerarşi vurgulanmış ve örneklerle açıklanmıştır. Bu, sözcükler arasındaki anlam ilişkilerini anlamak için kullanılan bir sıralama yöntemidir.
Nicel ve Nitel Anlamlı Sözcükler
Nicel Anlamlı Kelimeler
Kavramların sayılabilir, ölçülebilir, azalıp çoğalabilen özelliklerini gösteren sözcüklere nicel anlamlı sözcükler denir.
Örnekler
⇒ Bu binadaki dairelerin oldukça geniş odaları var.
⇒ Ağacın uzun dallarını testereyle kestim.
⇒ Okul, yüksek binaların arasında kalmış.
⇒ Sırtında ağır bir çantayla güç bela yürüyordu.
⇒ İş yerime yakın bir ev satın almak istiyorum.
Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler – odanın genişliği, dalların uzunluğu, binaların yüksekliği, çantanın ağırlığı, evin yakınlığı – ölçülebilir özellikleri gösterdiği için nicel anlamlıdır.
Nitel Anlamlı Kelimeler
Varlıkların nasıl olduğunu, niteliğini gösteren; sayılamayan, ölçülemeyen bir değeri, özelliği ifade eden sözcüklere “nitel anlamlı sözcükler” denir.
Örnekler
⇒ Ekşi yoğurdu ayran yaparak değerlendirebilirsin.
⇒ Annemin lezzetli yemekleri burnumda tütüyor.
⇒ Güleç yüzüyle çevresine neşe saçıyordu.
⇒ Cimri insanların kimseye hayrı dokunmaz.
⇒ Okula yırtık ayakkabılarla gidiyordu.
Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler – yoğurdun ekşiliği, yemeklerin lezzetliliği, yüzün güleçliği, insanların cimriliği, ayakkabıların yırtıklığı – ölçülemeyen özellikleri, nitelikleri ifade ettiği için nitel anlamlıdır.
Anlam (Deyim) Aktarması
Bir sözcüğün benzetme amacı ile başka bir sözcük yerine kullanılmasına anlam (deyim) aktarması denir. Anlam aktarması, anlatımı güçlendirmek ya da duygu ve düşünceleri kısa yoldan anlatmak için başvurulan bir yöntemdir.
Deyim aktarmalarını şu alt bölümlerde inceleyebiliriz:
İnsandan Doğaya Aktarma: Organ adları ya da giysi parçalarının doğaya aktarımı şeklinde olursa yan anlamlı kelime, kişileştirme şeklinde olursa mecaz anlamlı kelime ortaya çıkar.
Örnekler
⇒ Bir diş sarımsak (Yan Anlam)
⇒ Gülen Güneş (Mecaz Anlam)
Doğadan İnsana Aktarma: Doğayla ilgili öğelerin insan için kullanılmasıdır.
Örnekler
⇒ Aslanım, yaptığın bu iş doğru değil!
⇒ O tilkiye söyle, borcunu ödesin.
⇒ Senin kadar pişkinini de görmedim.
⇒ Paslanmış beyinlerle olmaz bu iş.
Doğayla İlgili Kavramların Doğaya Aktarılması: Doğayla ilgili öğelerin doğanın bir başka öğesi için kullanılmasıdır.
Örnekler
⇒ Karlar uçuşurdu camlarda.
⇒ Rüzgarlar ulurdu sabaha kadar.
Duyular Arası Aktarma: Bir duyuya ait olan kavramların başka duyular ile birlikte kullanılmasıdır.
Örnekler
⇒ Acı bir çığlık duyuldu. (Tat alma duyusundan işitme duyusuna)
⇒ Keskin bir koku içeriye yayılmıştı. (Dokunma duyusundan koklama duyusuna)
⇒ Yumuşak bir sesi var. (Dokunma duyusundan işitme duyusuna)
⇒ Yanık bir türkü tutturdu. (Görme duyusundan işitme duyusuna)
Somutlaştırma: Soyut, anlatılması güç düşünce ve duyguların somut kavramlarla dile getirilmesidir.
Örnekler
“güç, hüner” soyut anlamlıdır. Bu kavramları somutlaştırmak için somut anlamlı “bilek” sözcüğünden yararlanabiliriz. “O bileğine çok güveniyor.” dediğimiz zaman “güç, hüner” kavramlarını somut bir biçimde anlatmış oluruz.
⇒ Bu öğrencideki zekâ kimsede yok! (soyut kavram)
⇒ Bu öğrencideki kafa kimsede yok! (somut kavram)
C. Söz Öbekleri
Türkçede, yansıma kelimeler, doğada bulunan canlı veya cansız varlıkların çıkardığı seslerden ilham alınarak oluşturulan ve bu sesleri taklit eden kelimelerdir. Bu tür kelimeler, insanların anlatımlarını güçlendirmek, duygu ve düşüncelerini daha etkili bir şekilde ifade etmek amacıyla kullanılır.
Örneğin, “Çatıdan gelen tıkırtıları sen de duyuyor musun?” cümlesindeki “tıkırtı” kelimesi, çatıdan gelen orta sertlikteki sesin yansımasıdır. Bu kelime, işitme duyusundan esinlenerek oluşmuş ve sesin kendisini taklit ederek anlamını bulmuştur.
Yansıma sözcükler, sadece sesleri değil, aynı zamanda doğadaki varlıkların diğer özelliklerini de ifade etmek için kullanılabilir. Bu tür kelimeler, dilin zenginliğini artırır ve anlatımı daha renkli hale getirir.
Örnekler:
- Kuş cıvıltısı ile güne başladık.
- Rüzgarın uğultusu ormanın derinliklerinden geliyordu.
- Otomobilin vızıltısı uzaktan duyuluyordu.
Yansıma sözcükler, dilin canlılığını koruyan ve ifade gücünü artıran önemli bir dilbilgisi özelliğidir.
Örnekler
⇒ Dışarıdaki gürültünün nedenini biliyor musun?
⇒ Maymun elindeki çekirdekleri çıtır çıtır yedi.
⇒ Annemin horultusundan gece boyunca uyuyamadım.
⇒ Düden Şelalesi’nde şırıl şırıl akan sular tüm dertlerimi aldı.
⇒ Kazandaki yemek fokur fokur kaynıyordu.
⇒ Kulağımın dibine gelip duran sineğin vızıltısını duymak istemiyorum.
⇒ Topu dikenlerin içine atınca aniden patladı.
⇒ Gıcırdayan kapı menteşelerini güzelce yağladım.
⇒ Pınardan gürül gürül su geliyor.
⇒ Aranızda fısırdaşmayın, ayıp oluyor.
NOT: Yansıma sözcükler, sadece seslerin taklidi ile oluşur. Görme duyusuna ait bazı kelimeler, yansıma sözcükleri andırsa da yansıma olarak kabul edilmez.
Örnekler
⇒ Güneş bugün pırıl pırıl parlıyor.
⇒ Bugün yine ışıl ışıl bir güne merhaba diyoruz.
NOT: Yansıma sözcükler cümle içerisinde isim, sıfat, zarf veya fiil gibi çeşitli görevlerde kullanılabilirler.
Örnekler
⇒ Çıtır pastalarından yemek için sabırsızlanıyorum. (sıfat)
⇒ Bebekler içeride mışıl mışıl uyuyor. (zarf)
⇒ Sürekli hıçkırık tutuyor. (isim)
⇒ Zincirle bağlı olan köpek bize havlıyor. (fiil)
UYARI: Eğer yansıma sözcük, gerçek anlamdan uzaklaşarak mecaz anlamda kullanılırsa yansıma özelliğini yitirir.
Örnek
⇒ Toplantıda sıkıntıdan patlayacaktım neredeyse.(Orkun KUTLU)
İkilemeler
Anlamı güçlendirmek amacıyla aynı kelimenin, yakın anlamlı kelimelerin veya zıt anlamlı kelimelerin tekrarıyla oluşan sözcük grubuna ikileme denir.
İkilemeler şu şekillerde oluşturulur:
Aynı Sözcüğün Tekrarlanmasıyla Oluşan İkilemeler:
⇒ koşa koşa, ağır ağır, iri iri…
Eş Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler:
⇒ akıllı uslu, ses seda, güçlü kuvvetli, kılık kıyafet…
Zıt Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler:
⇒ ileri geri, az çok, er geç, bata çıka, büyük küçük…
Biri Anlamlı, Diğeri Anlamsız Sözcükten Oluşan İkilemeler:
⇒ eski püskü, eğri büğrü, yarım yamalak, çer çöp…
Her İkisi de Anlamsız Sözcükten Oluşan İkilemeler:
⇒ ıvır zıvır, eften püften, mırın kırın…
Yansımaların Tekrarıyla Oluşan İkilemeler:
⇒ çat pat, kıs kıs, şırıl şırıl, patır kütür, horul horul…
İsim Tamlaması Şeklindeki İkilemeler:
⇒ suyunun suyu, güzeller güzeli…
Hâl (Durum) Eki Alarak Oluşan İkilemeler:
⇒ baş başa, baştan başa, biz bize, dişe diş, günden güne…
M Harfi Eklenerek Oluşturulan İkilemeler:
⇒ Ev mev, şaka maka, para mara, kitap mitap, ders mers, iş miş…
UYARI: İkilemelerle tekrarlar birbirinden farklıdır. Tekrarlarda araya virgül girer; fakat ikilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti girmez.
Örnekler
⇒ Akşam, akşam, yine akşam… (Tekrar)
⇒ Akşam akşam nereden çıktı bu maç. (İkileme)
Deyimler
Genellikle gerçek anlamından uzaklaşmış, birden çok sözcükten oluşan ve bir kavramı ya da durumu kalıplaşmış bir şekilde ifade eden sözcük gruplarına “deyim” denir.
Abayı yakmak, barut fıçısı, cephe almak, bağrına taş basmak, saman altından su yürütmek, yarım ağız, malın gözü, ayıkla pirincin taşını, balık istifi, ayran gönüllü, gözü pek, eli uzun, nalları dikmek, kel başa şimşir tarak, armut piş ağzıma düş…
Atasözleri
Asırlar öncesinden gelerek günümüze kadar varlığını sürdüren, bir öğüt ya da değerlendirme içeren kısa ve özlü sözlerdir. Atasözleri, genellikle bir öğüt ya da tavsiye içerir ve deneyimleri aktarır.
Atasözleri, az sözle çok şey ifade eder ve genellikle bir yargı içerir. Bir cümle olarak ortaya çıkarlar ve genellikle hayatın farklı yönlerine dair bilgiler sunarlar. Atasözleri, dilin zenginliğini ve kültürel birikimini yansıtarak iletilerini kuşaktan kuşağa taşır.
Örnekler:
- Damlaya damlaya göl olur.
- El elden üstündür.
- Akıllı olmayanın başına gelen akılsızlık değil, başkalarına zarar vermesidir.
- Başa kakmak, yüzsüzce bir işi başkasının yüzüne vurmak demektir.
Bu örneklerde görüldüğü gibi, atasözleri genellikle yaşanmışlıklardan, tecrübelerden çıkarılan öğütleri içerir ve dilin derinliğini yansıtarak bilgelik anlayışını ortaya koyarlar.
Örnek
“etekleri zil çalmak” sözü bir cümlede kullanılmadığı zaman bir anlam ifade etmez.
“Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.”, sözü ise kendi başına yargı bildirir, yargı bildirmek için başka sözlere ihtiyacı yoktur. Dolayısıyla deyimler ancak cümle içinde anlam kazanırken atasözleri kendi başına anlamlıdır diyebiliriz.
Özdeyişler (Vecizeler)
Bir düşünceyi en kısa, en özlü biçimde ifade eden bir veya birkaç cümleden oluşan vecizeler, atasözlerinden farklı olarak söyleyenin ya da yazanın bilinmesiyle karakterizedir. Bağımsız bir eser olarak yazılabilecekleri gibi, bir yazarın eserlerinde dağınık bir şekilde de bulunabilirler. Vecizeler, yaşanan olaylardan, gözlemlerden ve deneyimlerden çıkarılan sonuçlara, derslere dayanır, bu da onları güçlü bir öğretici nitelik kazandırır.
Örnek Vecizeler:
- Güçlüler haklı olmaz, haklılar güçlü olur.
- Büyük zorluklar, büyük ruhları ortaya çıkarır.
- Sükunetin içinde derinlik saklıdır.
- Bilgi, güçtür.
- Yarının ne getireceğini kimse bilemez, ancak bugün ne yapacağımızı biz belirleriz.
Vecizeler, derin düşünceyi sade bir şekilde ifade ederek dinleyici ya da okuyucuya anlamıyla ilgili derin bir düşünce sunar. Söyleyenin kimliğinin bilinmemesi, vecizelerin evrenselliğini ve genel geçerliğini artırarak onları farklı kültürler ve toplumlar arasında anlam taşıyan ifadeler haline getirir.
Örnekler
⇒ Akıllı olmak da bir şey değil,mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır. (Descartes)
⇒ Aşılmasına imkan olmayan hiçbir duvar yoktur.(Çehov)
⇒ Aşk, güzelliğin aracılığıyla çoğalma arzusudur. (Sokrates)
⇒ Yurtta barış cihanda barış ! (Mustafa Kemal Atatürk)
⇒ Akıllı olmak da mühim değil önemli olan o aklı yerinde kullanmaktır. (Descartes)
⇒ Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. (Mustafa Kemal Atatürk)
⇒ Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. (Hz. Ali (r.a.)
⇒ Cahil kimselerin yanında kitap gibi sessiz ol . (Mevlana)
⇒ Cennet anaların ayaklarının altındadır. (Hz. Muhammed (s.a.v.)
⇒ Dedikodu, basit ruhlu insanların eğlencesidir. (Jorneille)
⇒ En verimli yağmur alın teridir. (C. Şahabettin)
⇒ Kitapsız yaşamak, kör sağır, dilsiz yaşamaktır. (Seneca)
Özdeyişlerin özellikleri
1- Özdeyişler, kısa ve özlü sözlerdir.
2- Doğruyu, güzeli ve söylemektedir.
3- Bir yargıyı bildirmektedir.
4- Söyleyeni belli sözlerdir.
Dolaylama
Tek sözcükle anlatılabilecek bir kavramın birden fazla sözcükle, genellikle isim tamlaması veya sıfat tamlaması şeklinde anlatılmasıdır.
Dolaylama; Ad aktarması, deyim aktarması, istiare yoluyla yapılır.
Örnekler
⇒ file bekçisi (kaleci)
⇒ Yavru Vatan (Kıbrıs)
⇒ bacasız sanayi (turizm)
⇒ beyaz cam (televizyon)
⇒ tahta at (tabut)
⇒ ölüm meleği (Azrail)
⇒ derya kuzusu (balık)
⇒ meşin yuvarlak (top)
⇒ beyaz altın (pamuk)
⇒ ormanlar kralı (aslan)
Güzel Adlandırma
Söylenmesinden çekinilen, korkulan veya ürkülen bazı kavramların ve düşüncelerin daha hafif ve duyarlı bir şekilde ifade edilmesine “güzel adlandırma” denir. Güzel adlandırma, bazen inançlardan, tabulardan, ahlaki durumlardan dolayı kullanılarak, duyarlılığı artırır ve konuya daha nazik bir yaklaşım sağlar.
Bu dil kullanımı, konuların üzerine direkt olarak gitmek yerine, daha yumuşak ve saygılı bir ifadeyle iletişim kurmayı amaçlar. Güzel adlandırma, duygusal veya hassas konularda insanlar arasındaki etkileşimi olumlu yönde etkileyerek anlayış ve empati sağlar.
Örnekler:
- Hayatını kaybetmek yerine aramızdan ayrılmak,
- Ölüm yerine sonsuz uykuya dalma,
- Eksiklik yerine tamamlanma ihtiyacı,
- Hata yerine öğrenme fırsatı,
- Terkedilmiş yerine bağımsız yaşayan.
Bu tür güzel adlandırmalar, dilin gücünü kullanarak konuşmacıya ve dinleyiciye daha etkili bir iletişim aracı sunar. Duygusal açıdan yüksek olan konuları daha empatik ve anlayışlı bir dil kullanarak ifade etmek, insanlar arasındaki iletişimi güçlendirir.
Örneğin; halkımız arasında “Cin” sözcüğünü kullanmak yerine “Üç harfliler” demek güzel adlandırma örneğidir.
⇒ Mahallenin neşe kaynağı olan ihtiyar dün akşam hakkın rahmetine kavuştu. (Ölmek)
⇒ Arkadaşımızın babası ince hastalığa yakalanmıştı. (Verem)
Görme engelli (Kör)
İşitme engelli (Sağır)
Kefen (Yakasız gömlek)