Toplumsal Değişme ve Gelişme
SOSYOLOJİ 4. ÜNİTE – TOPLUMSAL DEĞİŞME VE GELİŞME
I. Toplumsal Değişme
Değişme, önceki durumdan farklılaşma veya dönüşümü ifade eder. Bu tanım, değişme kavramının tarafsız bir şekilde nesnel bir anlam taşıdığını belirtir. Yani bu tanım, değişmenin iyi veya kötüye işaret etmediğini ifade eder. Ancak, ilerleme, gelişme, gerileme, modernleşme, evrim gibi terimler, değer yargıları içerdikleri için bu terimler farklı yönlere işaret ederler. Örneğin, nüfus artışı, birine göre gelişme olarak değerlendirilebilirken, başkasına göre gerileme olarak görülebilir. Ancak her durumda, nüfus artışı bir değişmedir.
Toplumsal değişme ise, toplumsal ilişkiler, sosyal kurumlar, tabakalaşma biçimleri gibi toplumsal yapıdaki unsurların farklılaşmasıdır. Bu, bir toplumsal yapının bir başkasına dönüşümünü ifade eder. Örneğin, geniş aile yapısından çekirdek aile yapısına geçiş veya sosyalist ekonomik sistemden kapitalist ekonomik sisteme geçiş gibi durumlar toplumsal değişmeye örnektir.
A. Toplumsal Değişmenin Özellikleri
- Toplumsal değişme zorunlu ve kaçınılmazdır. Her toplum sürekli bir değişim içindedir, ancak değişme hızı farklılıklar gösterir. Teknolojik gelişmeler, özellikle sanayileşme, toplumsal değişmeyi hızlandırmıştır.
- Toplumsal değişme bir süreçtir. Bu süreç, zaman, mekân ve insan faktörünün etkileşimi sonucu gerçekleşir.
- Hızlı toplumsal değişme, bunalımlara ve uyumsuzluklara yol açabilir.
- Bir alanındaki toplumsal değişme, diğer alanları da etkiler. Alanlar arası karşılıklı etkileşim mevcuttur.
B. Toplumsal Değişmeyi Etkileyen Faktörler
- Fiziki Çevre: İklim, doğal afetler, arazi yapısı gibi faktörler, insan yaşamını etkiler. Örneğin, Eskimoların iklim şartlarına uygun yaşam tarzı, su kaynaklarına sahip bölgelerin yerleşim şekillerini etkiler.
- Ekonomi: Ekonomik sistem, üretim-tüketim ilişkileri, işbölümü gibi unsurlar toplumsal değişmeyi etkiler. Ekonomik krizler, işsizlik gibi faktörler toplumsal değişmeye neden olabilir.
- Modernleşme: Bilim, teknoloji ve ekonominin geliştiği ülkelerin etkisi altında gerçekleşen bir değişimdir. Bu değişim hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurabilir.
- Küreselleşme: Kültürel, ekonomik ve sosyal alanlarda dünya çapında bütünleşmeyi ifade eder. Olumlu ve olumsuz yönleri vardır.
- Bilim ve Teknoloji: Teknolojik ilerlemeler, işbölümü ve ilişkileri büyük ölçüde etkiler.
- Kültür: Toplumun değerleri, normları, alışkanlıkları toplumsal değişmeyi şekillendirir.
- Demokratikleşme: Demokrasinin etkisi altındaki toplumlarda toplumsal değişim daha sağlıklı gerçekleşebilir.
- Demografi: Nüfusun miktarı ve niteliği toplumsal değişmeyi etkiler.
- Kitle İletişim Araçları: Bilgi akışını hızlandırarak, toplumlar arası etkileşimi artırır.
- İnsan Faktörü: Liderler ve etkili bireyler toplumsal değişimi yönlendirebilirler.
C. Toplumsal Değişme Tipleri
- Doğal Toplumsal Değişme: Herhangi bir dış müdahale olmaksızın kendiliğinden ortaya çıkan değişim türüdür. Bu değişimler, nüfus artışı, bilim ve teknolojideki yenilikler, iletişim araçlarının gelişimi, üretim artışı, turizm ve farklı kültürlerle etkileşim gibi etkenler sonucu ortaya çıkar.
- Müdahaleyle Yönlendirilen Toplumsal Değişme: Belirli yönlerde ve biçimlerde dış müdahale ile gerçekleştirilen sosyal değişimleri ifade eder. Bu tür değişimler hem demokratik bir planlama çerçevesinde gerçekleşebilir hem de baskı yoluyla dayatılan şekillerde meydana gelebilir. Bu tür değişim iki şekilde gerçekleşir:a) Demokratik Planlı Değişme: Belirli bir program ve yönergeler doğrultusunda toplumsal hayata müdahale edilen değişimleri ifade eder. Değişim istenilen yönde ve önceden belirlenmiş bir plana uygun olarak gerçekleştirilir. Demokratik planlama yoluyla gerçekleşen değişimler, şiddet veya zorlama içermez. Örnek olarak, beş yıllık kalkınma planları bu türe örnek olarak verilebilir.b) Zorlayıcı Değişme: Değişimin zorlama yoluyla sağlandığı türdür. Baskı yoluyla gerçekleşen değişimler genellikle tek bir karar mekanizması veya lider tarafından belirlenen plan ve programlar doğrultusunda hayata geçirilir. Bu tür değişim, genellikle belirli bir grup veya liderin iradesine dayanır. Örnek olarak, Bulgaristan’da soydaşların ana dillerini konuşmalarının yasaklanması bu türe örnek olarak verilebilir.
Ç. Bilim, Teknoloji ve Kitle İletişim Araçlarının Etkileri
Bilim ve teknoloji alanındaki hızlı gelişmeler, 20. yüzyılda büyük bir ivme kazanmış ve insanların yaşamını büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Özellikle seri üretim yöntemleri sayesinde üretim artışı sağlanmış ve bu da ihtiyaçların daha etkin bir şekilde karşılanmasına, dağıtılmasına ve paylaşılmasına imkan tanımıştır. Bu durum ekonomi, eğitim, sağlık ve Kitle iletişim gibi alanları da etkilemiştir. Özellikle Kitle iletişim araçlarının (televizyon, internet, telefon vb.) büyük gelişmeleri, toplumsal yapılarda önemli değişikliklere yol açmıştır. Ancak bu gelişmelerin etkileri hem olumlu hem de olumsuz boyutlarda görülmüştür.
Bilim ve teknolojinin ekonomi üzerindeki etkileriyle birlikte, Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması yerel kültürlerin kültürel emperyalizm ile tehdit altında kalmasına neden olmuştur. Farklı kültürel ögeler yerine, genellikle tek tip bir kültürün benimsenmesi, milli kültürlerin kaybolma riskini artırmıştır. Kitle iletişim araçlarının hızlı gelişimi, yüz yüze iletişimin yerini internet ve telefon gibi araçlara bırakmasına neden olmuştur. Bu durum, sosyal ilişkilerde köklü değişikliklere neden olmuş; komşuluk, arkadaşlık ve akrabalık bağları zayıflamıştır. Hatta evlilik bile internet ve televizyon aracılığıyla gerçekleşmeye başlamıştır. Kitle iletişim araçlarındaki yenilikler, bireylerin hem aile içi hem de toplumsal sosyalleşme süreçlerini olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır.
D. Modernleşme
Modernleşme, kapsamlı bir değişim sürecini ifade eder. Bu süreç, toplumların kendi çağlarına uyum sağlayabilmek için tüm yapılarında değişiklik göstermeleri anlamına gelir. Azgelişmiş ülkeler, daha ileri düzeyde olan ülkelerin modelini benimseyerek sosyal, siyasal, ekonomik, bilimsel ve kültürel alanlarda değişiklikler yapma sürecine modernleşme denir. Bu, bir anlamda daha gelişmiş ülkelerin modelini takip etme ve benimseme sürecidir.
E. Küreselleşme (Globalleşme)
Küreselleşme, ulusal düzeydeki aktivitelerin dünya çapında genişlemesi anlamına gelir. Bu kavram, uluslararası düzeyde milli ve manevi değerlerin yayılmasını, farklılıkların azalmasını ve dünyanın adeta bir “küresel köy”e dönüşmesini ifade eder. Ayrıca küreselleşme, kapitalizmin dünyayı tek bir kültür ve ekonomik yapı içinde homojenleştirdiği bir olgudur. Ancak aynı zamanda, kültürel, ekonomik, siyasal ve sosyolojik anlamda dünyanın daha açık ve bağlantılı hale gelmesi olarak da görülebilir. Özellikle teknolojinin gelişmesi, bilginin kolayca paylaşılması ve kültürlerin birbirine daha yakın olması, küreselleşmenin temel etmenlerindendir. Bu gelişmeler, toplumun yapısında değişimlere yol açmış; nüfus yapısı, aile yapıları ve yaşam tarzları gibi alanlarda önemli sonuçlara neden olmuştur.
II. TOPLUMSAL GELİŞME
Toplumsal Gelişme ve Unsurları
Toplumsal gelişme, bir toplumun sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik vb. alanlarda belirli ölçütler doğrultusunda ileriye doğru değişmesini ifade eder. Bu gelişme, toplumsal yapının bir araya gelen birçok unsurunun ilerlemesiyle meydana gelir. Yani bu unsurlar yalnız başına değil, birlikte gerçekleştiklerinde toplumsal gelişmeden bahsedebiliriz. Örneğin, milli gelirin artması ve adil bir şekilde dağıtılması gibi durumlar toplumsal gelişmenin örneklerindendir.
- Toplumsal Gelişmenin Unsurları
a) Ekonomik Büyüme: Ekonomik büyüme, bir ülkenin zenginliğinin zaman içinde artması anlamına gelir. Bu, mal ve hizmet üretiminin artması, temel ihtiyaçların karşılanması, sermaye birikiminin artışı, yaşam standartlarının yükselmesi ve kişi başına düşen milli gelirin artması gibi unsurlarla gösterilir. Ekonomik faaliyetler toplum için hayati bir öneme sahiptir, çünkü bu faaliyetler toplumsal ihtiyaçların karşılanmasını sağlar. Dolayısıyla, tüm ülkeler için ekonomik büyüme temel hedeflerden biridir.
b) Orta Sınıfın Genişlemesi: Alt tabakadan gelen bireylerin orta sınıfa geçişlerinin kolaylaştığı durumu ifade eder. Orta sınıfın sayısının artması ve bu kesimin refah düzeyinin yükselmesi, toplumsal dengeyi sağlayarak çatışmaları ve gerilimleri azaltabilir. Bu nedenle, adil gelir dağılımı, dengeli vergi politikaları, konut, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçların karşılanması gibi adımlar, orta sınıfın büyümesini destekler. Bu şekilde tabakalar arasındaki uçurum azalır ve toplumda birlik ve bütünlük sağlanabilir. Gelişmiş ülkelerde genellikle geniş bir orta sınıf bulunmaktadır.
c) Hukukun Üstünlüğü, Demokrasi ve İnsan Hakları Gelişmeleri: Toplumsal gelişme için demokratik bir yönetim biçiminin benimsenmesi, hukukun üstünlüğü ilkesinin takip edilmesi ve insan haklarının korunması gereklidir. Yaşam hakkı, düşünce ve inanç özgürlüğü, eğitim ve sağlık hakları, konut dokunulmazlığı, seçme ve seçilme hakkı gibi temel haklar anayasal güvence altına alınmalıdır. Bu unsurlar toplumun gelişimini destekler ve sürdürülebilir bir toplumsal yapı oluşturur.
III. TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME
Toplumsal yapı çeşitli grup, kurum, kuruluşlardan oluşan bir bütündür. Toplumsal bütünleşme, toplumu meydana getiren farklı maddî ve manevi unsurların uyumlu ve dinamik bir bütün oluşturacak şekilde birbirini tamamlamasıdır. Toplumsal bütünleşme, toplumsal gelişmeyle
(özellikle orta tabakanın geniş olması ve ekonomik büyüme unsurları ile) mümkündür. Çünkü toplumsal gelişmeyle işsizlik azalır ve refah düzeyi yükselir, bu da toplumsal çözülmeye engel olur. Toplumsal bütünleşme iki şekilde gerçekleşir:
1. Fonksiyonel (işlevsel) bütünleşme: Toplumdaki meslek gruplarının işlevsel yönden birbirini tamamlaması demektir. İşbölümü halinde bakkalların, fırıncıların, muhasebecilerin, eğitimcilerin vb. gerçekleştirdiği bütünleşmedir.
2. Mana etrafında bütünleşme: Toplumda ortak amaçlar ile manevi değerler etrafındaki bütünleşmedir. İnsanların sadece işbölümüne dayalı olarak bütünleşmeleri yeterli değildir, asıl bütünleşme milli ve manevi değerler etrafında uzlaşarak gerçekleşir. Mesela; vatan birliği.
IV. TOPLUMSAL ÇÖZÜLME
Toplumsal Çözülme ve Nedenleri
Toplumsal çözülme, bir toplumda maddi ve manevi kültürel unsurların birbirleriyle uyumlu bir bütün oluşturamaması, dolayısıyla toplumsal bütünlüğün sağlanamaması durumunu ifade eder. Toplumsal yapıyı oluşturan unsurların işlevselliğini yitirmesi ve aralarındaki bağın zayıflaması sonucu meydana gelir. Bu çözülme, maddi ve manevi kültürler arasındaki denge eksikliğiyle karakterizedir. Bu durumda toplumun farklı unsurları (kurumlar, toplumsal gruplar, tabakalar) arasındaki bağlar zayıflar, bu unsurlar görevlerini yerine getiremez hale gelir. Sonuç olarak gelişme yavaşlar, toplumsal sorunlar artar ve toplumun istikrarı tehlikeye atılır. Kültürel normlardan sapmaların artması, kültürel gelişmedeki gecikmeler toplumsal çözülmeyi hızlandırır. Maddi kültürün gelişmesi manevi kültürün de buna uyum sağlaması gerektiğinden, bu iki yön arasındaki uyum toplumsal gelişmeyi hızlandırır.
Toplumsal Çözülmenin Nedenleri
a) Tabakalar Arasındaki Büyük Farklılaşma: Toplum içinde tabakalar arasındaki büyük ekonomik, sosyal ve kültürel farklılıklar toplumsal çözülmeye neden olabilir. Bu farklılaşma, toplumsal eşitsizliği artırarak bireyler arasında iletişim ve dayanışmanın azalmasına yol açabilir.
b) Temel Hak ve Özgürlüklerin Kısıtlanması: Temel insan haklarının kısıtlanması, demokrasi ve ifade özgürlüğünün sınırlandırılması gibi durumlar toplumsal çözülmeyi tetikleyebilir. Bireylerin katılımının engellenmesi, toplumsal katmanlar arasında kopukluk yaratabilir.
c) Demokratik Kurumlaşma Yetersizliği: Demokratik kurumların güçsüz olduğu veya eksik olduğu toplumlarda, karar alma mekanizmalarının yetersizliği toplumsal çözülmeyi hızlandırabilir. Eşitsiz temsil, adil olmayan politik süreçler toplumsal gerginliği artırabilir.
d) Milli Birlik Bilincinin Zayıflaması: Toplumun milli birlik ve dayanışma bilincinin zayıflaması, farklı gruplar arasında ayrışmayı ve çatışmayı artırabilir. Ortak değerlerin unutulması veya ihmal edilmesi toplumsal bağları zayıflatabilir.
e) Örgütlenme Yetersizliği: Toplumsal örgütlerin yetersiz veya etkisiz olması, toplumsal ihtiyaçların ve çıkarların savunulmasında eksikliklere yol açabilir. Örgütsüz toplumlarda bireylerin sesi ve talepleri yeterince duyulmayabilir, bu da toplumsal gelişmenin önünde engel oluşturabilir.